2 Ekim 2013 Çarşamba

Richelle Mead'in Teen.Com Röportajı

Vampir Akademisi, Alacakaranlık ile çok fazla kıyaslanıyor (üstelik çok çok farklı olmalarına rağmen). İkisinin de vampir hikayesi olması dışında bilmediğimiz başka benzerlikleri var mı? 

Richelle: Vampir Akademisi, Rumen mitolojisinde geçen ve dünya üzerinde yaşayan iki tür vamir ırkını konu ediyor. Moroilar, yaşayan ve kan için insan öldürmeyenler ve Strigoiler; kabuslarımızda yer eden yaratıklar, kişisel olarak yalnızlığı seçen korkunç vampirler; ölümsüzler, kötüler ve kana açlar. Bu iki türün etrafında yepyeni bir toplum ve kültür yarattım. Moroilar'ın çok karışık bir kraliyet sistemi var ve yarı insan yarı vampir, Moroi ırkını Strigoiler'den korumaya yeminli Dampirler'le birlikte yaşıyorlar. Yarattığım dünya böyle işte, hikaye de karakterlere odaklamış bir şekilde gelişiyor. Rose Hathaway, yarı insan yarı vampir, gardiyan olma yolunda eğitim gören genç bir kız. Serinin başlarında daha 17 yaşında, Moroi ırkından olan en yakın arkadaşını koruyabilmek için eğitim alıyor. İlk kitapta karşılaştıkları bütün tehlikelerin o çok korktukları karanlık ırktan değil de aslında kendi toplumlarından geldiğini öğreniyoruz.

Dampirler, Striogiler ve Moroilar demişken (hatta Vampir Akademisi serisinin sonlarına doğru ortaya çıkan Simyacılar'ı da hesaba katarsak) her birini ayrı ayrı birkaç kelime ile anlatabilir misin?

Richelle: Moroilar yaşayan, iyi vampirler; elementlere hükmedebilen sihirli güçlere sahipler. Strigoiler ölümsüz, kötü va kana susamışlar - sanırım bundan ibaretler. Dampirler ise güçlü, hızlı ve hem vampir ırkının hem de insan ırkının özelliklerine sahipler, bu da onların gardiyanlık görevinde mükemmel olmalarını sağlıyor. Simyacılar ise adeta bu doğaüstü dünyanın 'Siyah Giyen Adamlar'ı; vampirlerin varlığını insan ırkının kendi iyiliği için sır olarak saklamaya yeminli insan topluluğu.

Geçenlerde Dan Waters ile de röportaj yaptık ve o Danila'yı (Dimitri) gerçekten çetin ceviz biri olarak tanımladı. Sen Danila'yı ilk gördüğünde ne düşündün? 

Richelle: Danila'nın seçilmesi beni kesinlikle heyecanlandırdı. Kast için adı geçmeden önce ismini pek duymamıştım çünkü burada, Amerika'da pek tanınan biri değildi ama Rusya'da fazlasıyla ünlü bir oyuncuymuş. İşinde çok çok başarılı biri ve çıkardığı performans karşısında cidden heyecanlandım. Dış görünüş olarak da karakterine çok benziyor. Demek istediğim her okuyucu için karakterin dış görünüşü farklıdır tabii ve herkesin kendine özgü hayalinde yarattığı  biri vardır ama Danial benim için kitaptaki anlatıma çok uyuyordu. Kendini fazlasıyla rolüne adamıştı -ki bu bana göre bu fiziksel kavramdan bile daha önemlidir. O rolünü çok seviyor ve bunun için zorlu eğitimlerden geçti. Serinin ne kadarını okudu emin değilim, en azından birkaçını okuduğunu biliyorum, belki de artık bitirmiştir çünkü karakterinin başına neler geldiğini fazlasıyla merak ediyor. Öyle ki onunla karşılaştığınızda projenin bir parçası olduğu için ne kadar heyecanlı ve hevesli olduğunu hissedebiliyorsunuz.

Danila ile Zoey arasındaki kimyayı nasıl tanımlarsın? 

Richelle: Hem kamera önünde hem kamera arkasında harikalar. Çekimlerin dışında kardeş gibiler; çok yakın ve çok dostça bir ilişkileri var. İkisi de birbirinin şaka ve espri hedefi. Çok yakınlar ve onları böyle görmek harika bir duygu. Yaptıkları işe aşık olduklarını söyleyebilirim. Birlikte tekrarladıkları bazı sahnelerini gördüm, beraber oynadıkları her sahneyi yaşıyorlardı adeta ve birbirleriyle iyi zaman geçiriyorlardı, bu harikaydı. Kamera önünde ise gerçekten karakterlerine bürünüyorlardı, yani herkesin bahsettiği o romantik kimyayı görebiliyordunuz. Filmden sadece birkaç parça gördüm, tam bir sahne bile gördüm diyemem ama benim gördüğüm sahnelerde Rose ve Dimitri'nin yaşadığı aksiyonu hissettiriyorlardı ve bu insanları oldukça heyecanlandıracak gibi.

Zoey'in filmden favori sahnesi olan Dimitri ve Rose'un eğitimden döndükleri anı gördüm. Peki senin beyazperdeye uyarlanmasını dört gözle beklediğin bir sahne var mı? 

Richelle: Bitiş kısmını dört gözle bekliyorum çünkü tüm aksiyon o anda ortaya çıkıyor. Film boyunca aksiyon var tabi ki tıpkı kitapta da olduğu ve bu konuda film kitaba çok sadık. Bunların çoğu filmin tanıtımının bir parçası; bütün o ipuçları ve diğer şeyler. Bir şeyler döndüğünü biliyorsunuz ama tam emin olamıyorsunuz. Ve her şeyin patlak verdiği o son an var. Sanki her şey ard arda patlamaya başlıyor. O sahneleri görmek için gerçekten sabırsızlanıyorum. Son kısımlar kitabı yazarken de benim için çok eğlenceliydi, bu yüzden bitiş kısmındaki aksiyon sahnesinin hayata geçtiğini görmek gerçekten havalı olacak.
 
Filmde olmasını istediğin özel bir şey var mıydı?

Richelle: Hayır, olmadı. Aslında senaryoyu ilk okuduktan sonra hiç öyle ağır eleştiriler yapabileceğim şeylerle kaşılaşmadım. Ufak tefek değişiklikler vardı; insanlar bu konuda ne kadar baskı yaparsa yapsın kitaptan filme uyarlamalarda tabii ki bunlar olağan şeylerdir. Beyazperdeye uyarlandığında bazı küçük şeyleri değiştirmeleri gerekti ama karakterler konusunda ya da hikayedeki önemli olaylar da değişimler yapılmadı. Bunların hepsi oldukça senaryonun kitaba ne denli sadık olduğunun göstergesiydi.

Hayranlar şimdiden filmin soundtrack albümü için meraklanmaya başladı! Filmde duymak istediğin şarkılar ya da müzisyenler var mı?

Richelle: Biliyor musun? Aslında hiç yok. Biliyorum bu biraz hayalkırıklığı yaratmış olabilir ama insanlar bana sürekli bu soruları soruyorlar ama onlara verebilecek iyi bir cevabım yok. Maalesef bir tercihim yok. Yapımcılar ve yönetmen kimi seçerse veya neyi uygun görürse onunla memnun olacağımı düşünüyorum. Biliyorum ki şu anda çalışmalara başladılar. Filmde belirli şarkılar olacak ama bir de şu anda bestecilerin üzerinde çalıştığı müzikler var. Ortaya çıkacak müzikler konusunda heyecan yapmaya başladım.

Artık en önemli karakterlerini canlandıran oyuncuları görüp tanıştığına göre sıra Adrian'a geldi, hayalindeki Adrian Ivashkov kim?

Richelle: Aklımda hiç öyle biri olmadı tıpkı kitaplarımın bir gün film yapılacağı olmadığı gibi. Böyle düşünmenin benim için kolay olacağına karar verdim. Hayranların yaptığından daha kolay en azından, çünkü onlar 4-5 yıl boyunca hayallerinde bazı oyuncuları karakterler olarak yaşattılar ama sonra istedikleri isim kasta seçilmeyince bütün dünyaları yıkıldı. Yani ben şu anda oldukça geniş fikirliyim. Etrafımızda yetenekli pek çok oyuncu var. Hatta hayranların favori oyuncularına da göz attım ve tahminimce yapımcılar bunun için de Vampir Akademisi kastında izledikleri yönteme devam edecekler; hiç tanınmamış isimler seçmek gibi. Ben bu fikri çok seviyorum çünkü filmlerimde yer alacak oyuncuların insanlar tarafından "Ah evet bu şurada oynamıştı - burada oynamıştı" şeklinde yorumlanmasını ve diğer filmlerin, yapımların karakteri olarak tanımasını istemiyorum. Tam tersine insanlar bizim oyuncularımızdan bahsederken "Bu Vampir Akademisi'nin Rose'u değil mi?" "Ve bu da Adrian'ı" demesini istiyorum. Yani kim bilir? Belki de bizim Adrian'ımız mesleğinin baharında biri olur ve bu rol sayesinde ünlenir.

Son kitaba atlıyorum, Son Fedakarlık'ın nasıl biteceğini en başından beri biliyor muydun?

Richelle: Hikayenin temelinin  nasıl sonlanacağını biliyordum tabii ki. İlk kitabı yazmaya başladığımda, son kitabın nasıl sonlanacağını biliyordum ve her şeyi o yönde şekillendirdim. Başka türlü yazdığım ipuçlarını ve hikayenin temelini oturtamazdım. Tabii bazı şeyler vardır serinin ortasında değiştirlir; bazıları çıkarılır, bazıları eklenir ama yazarlık kariyerimde benim için hiç sürpriz biten bir son olmadı. Mesela ilk kitabı yazdığımda nerdeyse şöyle düşünüyordum: "Neyim varsa ortaya döktüm - bilirsiniz işte - sonra Son Fedakarlık her şeyi değiştirdi."

Kanbağı'na gelecek olursak (Bloodlines, Vampir Akademisi'nin yan serisi) seri devam ettikçe daha fazla Rose ve Dimitri görme şansımız olacak mı?

Richelle: Onları The Fiery Heart'ta göreceksiniz, 19 Kasım'da çıkıyor. Aynı zamanda Lissa ve Christian'ı da göreceksiniz. Yani insanlar sevdikleri eski karakterleri yeniden görecekleri için mutlu olmalılar. Tabii ki bu seride onlar yan karakterler, o yüzden eğer insanlar eskisi gibi serinin ana konusu olmalarını bekliyorlarsa henüz oralara gelmedik. Fakat onların, yan serinin ana karakterleri ile iletişime girdiklerini göreceğiz.

Kanbağı serisinden sonra başka bir yan seri daha yazmayı planlıyor musun?

Richelle: Bu konuda karar vermek için beklediğim birkaç şey var. Ama kesin olan şey; Vampir Akademisi dünyası hakkında yazmaya devam etmeyi çok istiyorum. Bu dünyadan ayrılmak zor bir şey çünkü. Yeni bir yan seri mi olur yoksa ilk serinin karakterlerine geri dönüş mü yaparım henüz emin değilim. Seti ziyaret ettiğimde her şeyin ne kadar mükemmel olduğunu, kitaba nasıl hayat verdiklerini gördüm. O anda Vampir Akademisi karakterleri hakkında tekrar yazacağımdan emin oldum. O karakterleri tekrar görmek için heyecanlanıyorum. Ama sonra bir yandan da bazı günler "Hayır ya bu konuda emin değilim," diyorum. Tekrar dönüş yapacak mıyım ya da yeni bir şeyler mi yazacağım bekleyip göreceğiz. Yani bilmiyorum, sanırım her şey filmin kurtuluşuna bağlı. Şimdilik önünde yazılmayı bekleyen iki tane Kanbağı serisi kitabı var, onlar bittiğinde sanırım bir karar vermiş olacağım.

Son olarak, pek çok hayran senin de film tanıtımlarında kırmızı halılarda bulunup, röportajlara katılıp katılmayacağını merak ediyor. Buna dair bir bilgin var mı?

Richelle: Pek mümkün değil gibi. Yazar olarak uzak durma olayı değil bu, yani eminim ki film yapımcıları da beni etraflarında görmekten hoşlanacaklardır. Fakat film vizyonundan önceki ay bebeğim dünyaya gelecek, yani tam da tanıtımların olacağı dönem. O durumda katılmak benim için biraz fazla olacak. Sanırım zamanımı telefonda bir sürü röportaj vermekle geçireceğim, seviyorum bunu; bütün gün yapabilirim sorun değil. Ama insanların beni dışarıda çok fazla göreceğini sanmıyorum.
 
Çeviri: elwiens | missfirat (KozlovskyTurkey)

1 yorum:

  1. Cassandra gibi olma kendin ol ciğerimi ye Richelle :))))

    YanıtlaSil