JustJared: Vampir Akademisi çekimleri sırasında kamera önünde ya da arkasında en sevdiğin anın neydi?
Dominic Sherwood: Açıkçası tavan arasında çektiğimiz her sahne mükemmeldi. Öncelikle bu sahneleri çekerken Zoey Deutch ve Lucy Fry ile yakınen çalışma şansı buldum ve bu harikaydı. Seçmelere katıldığımda o sahnelerini canlandırmıştım bu yüzden sete gitmek ve tavan arasının gerçekten nasıl ögündüğüne tanık olmak çok hoş ve heyecan vericiydi. Filmin sonunda çektiğimiz sahneler de kesinlikle muhteşemdi. Çok güzel bir evin bahçesindeydik, üzerimizde helikopter uçuyordu ve ben ateş büyüsü kullanıyordum, yani gerçekten çok hoştu. Kamera arkasına gelecek olursak bu işe yeni başlamış bir ekip olarak inanılmaz eğlendik. Çekimler başlamadan önce bir tanışma yemeği yedik ve bir anda kaynaştık. Çekim esnasında, haftasonları boş vakitlerimizde hep birlikte takılıyorduk yani size tek bir anı anlatamam. Yalnızca onlarla vakit geçirmek bile harikaydı. Ciddiyim, ömrüm boyunca görüşebileceğim arkadaşlar edindim.
JJ: Sette kullandığın, en sevdiğin kostüm ve aksesuar hangisiydi?
DS: En sevdiğim mi? Bunu söylemeye iznim yok çünkü o zaman filmin sonuna dair ipucu vermiş olurum. Ama hiç kazık kullanmadığım bir gerçek çünkü bana bu konuda güvenmiyorlardı (gülüyor). Fakat çok coolardı!
JJ: Setten her hangi bir şey aldın mı?
DS: Hayır! Vampir dişlerimi almayı gerçekten çok istedim! Cadılar Bayramı'ndan 3-4 gün önce tekrar çekimleri bitirdik ve ben birkaç arkadaşımla Prag'a gittim, Cadılar Bayramı tatilimi orada geçirdim. Dişlerimi yanımda götürmeyi çok istedim ama bana bu konuda güvenmediler. Yine de setten bir sürü çorap aşırdım. Bu her zaman yaptığım bir şey zaten (gülüyor).
JJ: Rol arkadaşlarını tek kelime iler tanımlamanı istiyoruz. Sarah Hyland?
DS: Şen şakrak.
JJ: Zoey Deutch?
DS: Enerjik.
JJ: Olga Kurylenko?
DS: Zarif.
JJ: Sami Gayle?
DS: Profesyonel.
JJ: Danila Kozlovsky?
DS: Eğlenceli.
JJ: Lucy Fry?
DS: Melek gibi.
JJ: Cameron Monaghan?
DS: Aşırı çalışkan.
JJ: Ashley Charles?
DS: Tekrardan (gülüyor)... Eğlenceli.
JJ: Will Tudor?
DS: Will benim en iyi arkadaşlarımdan biri! O sadece muhteşem biri, ötesi yok.
JJ: Unuttuğumuz birileri kaldı mı?
DS: Ed Holcroft! Kendisi havalı ve komiktir. Evet, onu tanımlamak için bu iki kelimeyi kulanırdım. Gabriel Bryne'ı da unuttunuz. Onu tanımlayan en güzel kelime... aktör. Kesinlikle muazzam biri.
JJ: Vampir Akademisi sevgililer gününde vizyona girecek. Geçtiğimiz sene sevgililer gününü nasıl geçirdin?
DS: Los Angeles'taydım. Bir TV dizisi için deneme çekimine katılmıştım. Orada İngiliz bir aktris ile tanıştım ve sonrasında kendisinin benim İngiliz ajansıma bağlı olduğunu öğrendim. Sanırım bütün geceyi onunla otelin barında oturarak geçirdim. Çok İngilizvari.
JJ: Eğer Vampir Akademisi karakterlerini Açlık Oyunlarına gönderseydik sence kim kazanırdı? Ya da oyuncuları gönderseydik?
DS: Ah süper soru! Karakter olacak kazanabilecek olanlar: Rose, Dimitri ve Alberta olurdu. Oyuncular arasından ise Cameron Monaghan, Danila Kozlovsky ve Zoey Deutch. Kesinlikle ben ya da Lucy değil! Biz çoktan ortadan kalkmış olurduk, başarabileceğimizi sanmıyorum (gülüyor).
JJ: Seni oyunculuk dünyasına çeken şey ne oldu? İlk oyunculuk performansın neydi?
DS: Çocukluğum döneminde yaşadığım her şeyi hatırlamıyorum ama annem benim her zaman egzantrik bir karakterim olduğunu söyler. İlk oyunculuk deneyimimin okuldaki bir tiyatro oyunu olduğunu hatıralıyorum, bir Shakespeare oyunu; Bir Yaz Gecesi Rüyası. Oberon karakterini oynamıştım. İlk kez shaneye adım attığımı ve seyircilerle bakıştığımızı hatırlıyorum. Sessizlik içinde herkesi yüzünü gördüğümde bu işi hayatımın sonuna kadar yapmak istediğimi fark etmiştim. Yani ilk oyunculuk performansım okul zamanındaydı.
JJ: Bir iş dolayısıyla Kenya'da yaşamışsın, nasıl bir şeydi? Kenya'yla ilgili en sevdiğin şey nedir?
DS: Harikaydı. Yaşadığım en mütevazı deneyimlerden biriydi. Çok sert koşullarda çok zorlu işler yapmış olsak da kesinlikle inanılmazdı. Estetik açıdan baktığımızda en güzel gün doğumu ve sahilleri gördük ama aynı zamanda bana yaşadığım hayata dört elle sarılmam gerektiğini öğreten, sıkı çalışmanın önemini hatırlatan ve daha iyi biri olmamı sağlayan inanılmaz ilham verici insanlarla tanıştım. Kenya'nın en sevdiğim yanı insanları oldu. Kesinlikler insanları.
JJ: Bu aralar oynamak istediğin bir müzikal ya da tiyatro oyunu var mı?
DS: Garip aslında geçen gün Bir Yaz Gecesi Rüyasını izledim, yetişkin halimle o oyunda tekrar yer almayı çok isterdim. Oyunculuk deneyimlerim, geliştirdiğim yeteneğimle oyuna katılmak ve 7 yaşımdaki hevesim, oyunculuk ateşimle oynamak isterdim. Bence çok ilginç olurdu. Buna benzer bir şey yapmayı çok isterim.
JJ: Geçtiğimiz günlerde Jason Mraz'ın 'Song For A Friend' şarkısını coverladın. Yakında yayınlayacağın buna benzer yeni coverların olacak mı?
DS: O sadece ben ve birkaç müzik yeteneği olan arkadaşımın beni kamera önünde hoş gösterme çabasıydı (gülüyor). O olay birkaç biradan sonra gitarları çıkardığımız ve üstüne birkaç bira daha eklediğimiz zaman 'Bir video daha kaydetsek mi? Evet, neden olmasın!' dediğimiz anlardan biriydi. Hiçbir şeyi planlamadık, çok ani ve içgüdüseldi. Ama buna benzer bir şey yapacak olursam size haber veririm!
JJ: Kendi yazdığın, orijinal şarkıların var mı?
DS: Bir ya da iki tane. Bu da o nadir anlardan biri işte, bazen kötü bir gün geçirdiysem ya da çok mutlu hissediyorsam evde oturup bir şeyler yazıyorum. Özellikle de evde yalnız olduğumda.
JJ: Bunlardan kaydettiklerin oldu mu?
DS: Hayır...
JJ: Kolyenin özel bir anlamı var mı? Hiç çıkarmıyormuşsun gibi görünüyor.
DS: Bunu soracağınızı biliyordum! Kenya'da çalışırken benim için özel yapıldı. Orada tanıştığım insanları anımsatan küçük bir hatıra. Dediğim gibi oradaki insanlar çok ilham verici bu yüzden bu kolye de hayatımdan çıkarmak istemediğim bir şey. Kolyeme bakıp 'Biliyor musun? Hayat o kadar da kötü değil. Başına gelenlere çok daha iyi göğüs gerebilirsin.' diyorum. İşte bu yüzden sürekli takıyorum.
JJ: Taylor Swift'i sevdiğini duyduk, doğru mu bu?
DS: Nasıl sevmeyeyim?! Sarah Hyland aracılığıyla onunla tanıştım ve sevilmeyecek hiçbir yanı yok. Güzel, yetenekli, çalışkan ve çok samimi. Buna şaşırmam çok kötü aslında. Bütün o kötü dedikoduları okumama rağmen onunla karşılaştığımda şimdiye kadar tanıştığım en hoş insanlardan biri olduğunu fark ettim ve çok da şaşırdım. Taylor'a karşı bir şeyler hissediyor muyum dersen? Bu konu benim bileceğim sizin de meraktan çatlayacağınız bir şey.
JJ: Aynı zamanda Carrie Underwood'u da seviyorsun değil mi? Sarışın country şarkıcılarına karşı zaafın var galiba?
DS: Bilmem, belki vardır! Şimdi sen bunu aklıma soktun ya, belki olur! Carrie Underwood sevgim tamamen müzik üzerine. Güney Londra'dabi yerde yaşıyorum ve insanların tuhaf bakışları altında arabamda camlar açıkken onu dinliyorum. Tek başıma olduğumda onun şarkılarını çalmayı deniyorum, bundan inanılmaz keyif alıyorum ve özel bir performans geçekleştiriyorum. Bu da benim suçlu zevkim oluyor.
JJ: Sarah Hyland'la onun Moder Family'deki rol arkadaşı Ariel Winter'a nasıl vampir olunacağını öğretebildiniz mi?
DS: Henüz değil ama öğreteceğiz! Los Angeles'a bir dahaki gidişimde bir gün ayarlayacağız bunu ona öğreteceğiz (gülüyor).
JJ: Şu aralar en sevdiğin aktris ve aktörler kimler?
DS: Dünyada beni en çok etkileyen oyunculardan biri Daniel Day Lewis'tir. Pek çok erkek oyuncu onu örnek alıyor ama ben özellikle de o, Kent'te, yani benim çocukken yaşadığım yerde büyüdüğü için ayrı bir örmek alıyorum. Öğretmenlerim bana 'Aktör olmak zordur, sen asla başarılı bir oyuncu olamazsın!' dediklerinde ben, 'Daniel Day Lewis oldu ama, yani beni rahat bırakın!' diyordum. Kendisi, onun gibi olmaktan mutluluk duyacağım bir aktör.
JJ: Sinemada en son izlediğin film neydi?
DS: Açlık Oyunları'nın yeni filmini izledim.
JJ: Şu anda iPod'unda en çok dinlediğin 5 şarkı hangileridir?
DS: Bakmam lazım çünkü hiçbir fikrim yok! Evet bu biraz utanç verici ama neyse onu söyleyeceğim. Lütfen benden utanmayın! Evet işte bunlar var: The Arctic Monkeys'den I Bet That You Look Good On The
Dance Floor, Blues Brothers soundtrackinden Everybody Needs Somebody To Love, Boyce Avenue'den Bruno Mar - Grenade coverı, Bruno Mars'dan Gorilla ve Carrie Underwood'dan Flat On The Floor.
JJ: Gizli bir takıntın var mı?
DS: Muhtemelen video oyunları ve müzik.
JJ: OKB (Obsesif Kompülsif Bozukluk) belirtileri gösteriyor musun?
DS: Evet, biraz. Duş aldığımda ya da banyo yaptığımda bunu belirli aşamalarla yapmam gerekiyor. Önce saçlarımı şampuanlarım, yüzümü her zamanki gibi yıkarım, hepsini durularım sonra da saçlarıma dokunmadan vücudumu yıkarım. Biliyorum kulağa garip gelecek ama diyelim ki kafam dalgın olduğunda bu saydıklarıdan birinin sırasını karıştırayım o zaman en baştan başlıyorum. Yani evet biraz obsesif kompülsiflik var bende.
JJ: Hayatının en komik ya da en utanç verici anısı nedir?
DS: İki tane var aslında. Arkadaşlarımda sürekli kaykay kayarız, bir gece parkta kayıyorduk ve hava çok soğuktu. Kayarken havaya uçtum ve yere çakılmak üzere inişe geçtim... aşağıya düşüş anında beynim 'Ellerini destek olarak yere koyma çünkü çok soğuk, parmakların donabilir ve bu canını çok yakar,' diye bir komut verdi. Ben de düşerken ellerimi arkama sakladım ve suratımın üstüne çakıldım, sonraki 50 dakika boyunca kendimde değildim. Hayatımdaki en salak şeylerden biriydi, ne olduğunu bile anlamamıştım. O zamandan beri başıma böyle bir şey bir daha gelmedi.
İkincisi de şöyle; birkaç yıl önce The Cut isimli bir dizi çekiyorduk, 2. sezon bitmişti ve 3. sezonun başlangıcı şerefine ekiple bir kutlama yemeğine gittik. Biz barda içkilerimizi yudumlarken adamın biri de o anda dışarıdan camları siliyormuş. Gözümün ucuyla onu gördüm ve ona el sallamaya başladım çünkü onun da bana el salladığını sandım. Bütün ekip o hareketimi gördü ve kahkahaya boğuldu... hayatımda hiç bu kadar utanmamıştım!
JJ: Soracaklarımız bu kadardı, röportaj için çok teşekkürler!
DS: Büyük bir zevkti, ben teşekkür ederim!
Çeviri: elwiens
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder