Belki bilenleriniz vardır Vampir Akademisi çizgi roman serisinin çizeri Emma Vieceli geçtiğimiz haftalarda Vampir Akademisi setini ziyaret etmişti. Set ziyaretinden Lucy Fry ile bir resmini paylaşmış, ziyaret notlarını daha sonra detaylı bir şekilde yazacağını belirtmişti. İşte, gecikmeli de olsa yazılan o notlar:
"Ah, özür dilerim! Bacağına dokunmamın bir sakıncası yok değil mi?"
Zoey Deutch gülüyor, sabahın bir köründe Vampir Akademisi çekimlerinde bulunmalarına ve ciddi anlamda kahveye ihtiyacı olmasına rağmen oldukça keyifli görünüyor. Oyuncular ve teknik ekip fazlasıyla hak ettikleri bir mola verirken ben de Zoey ve güler yüzlü Lucy'nin yanındaki uzun yönetmen koltuğuna tünüyorum, bacağıma dokundukları konusuna değinmiyorum bile çünkü kızlar o kadar samimiler ki sanki onları yıllardır tanıyormuş gibi hissediyorum.
Sanırım bir nevi onları yıllardır tanıyorum.
Sonuçta onların şu anda canlandırdıkları karakterleri ben yaklaşık üç yıldır çiziyorum. Rose ve Lissa benim için adeta canlılar, her ne kadar Zoey ve Lucy'yi çok yakından tanımasam da rolleri için o kadar mükemmeller ki kendinizi yanlarında yabancı hissetmek imkansız.
Yapımcı Don Murphy'nin de kaldığı otelden ayrılıp o gün yapılacak çekimlerin mekanına, -Oxford dışında bir yer- doğru yola çıktım. Maceramız genel olarak Richelle'in yarattığı muhteşem dünya ve Don ve ekibinin bu dünyaya bakış açısına tanık olmakla geçti. Bana iki seçenek sundular, ya Pinewood Stüdyoları'na gidecektim ya da çekim mekanlarından birini ziyaret edecektim, ki bu oldukça zor bir tercihti. İzleyeceğim sahne bütün karakterleri (umutsuzca tanışmak istediğim Dominic Sherwood'un Christian'ı mesela) barındırmıyordu ama sahne büyülü bir mekanda geçiyor ve en önemli üçlüyü; Rose, Lissa ve Dimitri'nin (Evet, Dimitri) barındırıyordu... ve tabii Gabriel Byrne'ın Victor Dashkov olarak setteki ilk günüydü. Sabırsızlık ve heyecanım yüzünden bir önceki gece neredeyse hiç uyuyamamıştım.
İşte tam o sırada bu yoğun çekim gününe mola verildi, Zoey ve Lucy gelip 'merhaba' diyecek kadar kibardılar, nasıl olur da bacağıma dokunmalarından rahatsız olurdum? Onlar da tıpkı setteki diğer herkes gibi bu meşgul günlerinde bile beni rahat ettirmek için ellerinden geleni yapıyorlardı ve bunun için minnettardım.
Mola çok kısa sürdü ama bu süre benim için Rose ve Lissa'nın, kızlarla uyumu karşısında hayran kalmama yetecek bir süreydi (ciddiyim, onlar tıpkı karakterleri gibiler! Zoey enerji dolu, Lucy'den ise asillik akıyor). O dakikadan sonra bir yabancıdan çok setteki ekipten biri gibi hissetmeye başladım, tek farkım vardı, çizimlerim elden ele dolaşıp hakkında konuşulduğu süre boyunca ağzı açık onları izliyordum. Nasıl ağzım açık kalmazdı? Özellikle de Danila Kozlovsky'nin Dimitri'sini ilk defa gördükten sonra.
Richelle'in anlattıklarından ve Zoey'nin tweetlerinden duymuşsunuzdur belki ama ben yine de size anlatmak istiyorum millet: Bayıldım. Kamera arkasında Danila da tıpkı diğer oyuncular gibi, rahat ve komik. Bana o sevimli Rus aksanıyla ziyaret etmek istediği kaleler ve tarihi yerlerle ilgili sorular sordu... Kamera önünde ise tam bir Belikov'du. Değişimi inanılmazdı.
Tıpkı kırılgan ve yorgun Victor Dashkov'un kameralar kapandığında cana yakın ve büyüleyici Gabriel Byrne'a geri dönmesi gibi. Şaşırtıcı güzelliğiyle Olga Kurylenko da keza öyle; çok hoş sohbet biriydi. Gabriel, bana öyle bir şey söyledi ki o gün yanımda götüreceğim en önemli şey oldu. Çekimlerin inanılmazlığı karşısında kendimi kaybetmiş ve onlara hayranlığımı sıralarken kendisi elindeki Buz Öpücük'ün çizgi romanının sayfalarını büyük bir ilgi ile çevirirken bana "Evet, ama ben çizgi roman çizemem," dedi.
*yutkunur*
Yanımda, yönetmen ve oyunculara teşekkür amacıyla çizgi romanlar götürdüm ve tanışamadığım oyuncular için de birkaç tane bıraktım. Yapımcı Murphy inanılmaz bir ev sahibi ve çekimler arasında yönetmen Mark Waters ve kamera arakasında oyuncularla daha günlük bir sohbet gerçekleştirmem için bize fırsat yarattı. Ellerindeki çizgi romanlara verdikleri tepkiden oyuncuların kendilerini Vampir Akademisi'nin bir parçası olarak gördüklerini hissedebilirsiniz. Lucy'nin kitaplara devam etmek istemediğini çünkü Lissa'nın onu nerelere götüreceğine dair bazı şeylerin sürpriz kalmasını istediğini itiraf edişi (yani spoiler yok), Danila'nın heyecanla sayfaları çevirerek ikinci kitaptaki favori bölümü arayışı ("Ah, bu benim yer aldığım bölüm müydü...?") ardından Zoey'nin zekice "Bu bende zaten vardı. Eğer imzalarsan bunu da alırım ama." deyişi benim ağzımı daha da açık bıraktı. Ee, ben buna nasıl hayır diyebilirdim? Her ne kadar Zoey'nin adını Zooey olarak telaffuz etsem de... ne utanç verici bir durum. Bunun için içinde bulunduğum duygu yoğunluğunu suçluyorum. Sanırım çizimlerimi fiziksel olarak kucaklayacağımı hiç beklemiyordum! Ha-ri-ka ^_^
Tümüyle aklımın başımdan gittiği bir gündü. Don, ziyaretimi organize ettiği, Vampir Akademisi ekibinin VAAilesinden (Twitter'da böyle hashtagliyorlar) biri gibi hissetmemi sağladığı için çok minnettarım. Evet döndüm ve 31 Aralık'ta çıkacak olan Gölge Öpücük'ün çizgi romanını bitirmek için büyük bir enerji hissettim.
Çizgi romanların kapakları
Çeviri: elwiens
EmmaVieceli
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder